“Burası büyülü bir yer. Diğerleri ise ben tekniği görmüyorum.”
Büyülü yer eski bir hapishane. Ancak bir idam mahkûmu burayı farklı gözlerle görür ve kitaplarının içinde gelişir, kendini ve etrafındaki insanları başka dünyalarda hayal eder. Parmaklıkların arkasında kapana kısılmışken hapishanenin altında dörtnala koşan atların bir deprem gibi yer sarstığını görebiliyorsunuz.
Bu hapishaneye dış dünyadan iki kişi gelir: Günahkâr bir bende ve Hanımefendi. Hanımefendi kendini idam mahkûmlarının hayatlarını kurtarmakya adamıştır. York adındaki bir katilin ayrılma isteğini geri çekilmekten vazgeçmek istediğini söylemesi onu derinden sarsar. Hanımefendi'nin York'un geçmişini araştırırken buluştuları ise masumiyet, suç, kurban, onur ve doğru ile yanlış hakkında bildiği her şeyi sorgulamasının nedeni olur.
“Hayallerin en büyülü şeyler burada oluyor. Hâlâ zamanım varken, onların siyah perdeyi kapatmadan, ben de son selamımı kaybetmeden önce boyutlarını anlatıyorum.”