“Ciddiyim ben Céleste. Sizden başka kimse beni bu kadar iyi tanımıyor, her yaptığımı bu kadar iyi bilmiyor. Hele ki size anlattıklarımı hiç kimse bilemez. Ölümümden sonra, sizin günceniz benim kitaplarımdan dahi daha çok satacaktır. Evet evet, bir fırının sabah ekmek sattığı gibi satacak o günce, belki de bir servet kazanacaksınız. Hatta daha da ileri gideceğim Céleste; siz yazacaksınız, bense yorumlayacağım.”
Şaşmaz öngörüsü, incelikli zekâsı ve tüm zarafeti ile yayımlanmasından altmış yıl evvel sâdık hizmetkârı Céleste Albaret’ye bu cümleleri kuran “Kayıp Zamanın İzinde” isimli eseriyleyirminci yüzyıla damgasını vurmuş Marcel Proust’un bilinmeyen hayatı, elinizde tuttuğunuz “Monsieur Proust” eseriyle ilk defa Türkçe yayımlanıyor.
“Biliyor musunuz Céleste, eserlerimin edebiyat dünyasında bir katedral niteliği taşımasını istiyorum. Bu yüzden bir türlü bitirmiyorum. İnşası bitse bile her daim bir şeylerle süslenebilmeli; bir vitray, bir sütun başlığı, küçük bir mabet veya köşede küçük bir heykel.”
“İçinde yaşadığı ve ömrüne son veren o eserlerine ve yarattığı karakterlere olan tutkusunu birinin tam olarak anlaması için, bu sekiz sene boyunca yaşadığı her gece onu görmesi lazımdı.”
- Celeste Albaret